Google,gün geçmiyorki yeni bir ilkle karşımıza çıkmasın,dünyanın en büyük arama motoru google silikon vadisinde yaptıgı çalışmalarla insanları kendine bağlamaya devam ediyor... Yaptıgı yeniliklerle epey adından söz ettireceğe benziyor..Fazla söze gerek yok koskoca google'dan bahsediyoruz,lafı uzatmaya gerek yok zaten...

Bu yeniliklerden 2 tanesi Lively ve google map Street View, lively google tarafından hazırlanan 3d sanal odalar bu odalarda insanlarla sohbet edebilirsiniz ve youtube videoları izleyebilirsiniz ve tabi arkadaş da bulabilirsiniz..Bu yeni bir olay değil aslında daha önceden İmvu adında program var imvu buradan bakabilirsiniz... Lively sayfasını ziyaret edin

Google maps'daki yeniliklerden sonuncusu ise hayli ilgi çekici artık cadde düzeyinde görüntü elde edebiliyoruz,caddede istediğiniz gibi dolanabilirsiniz  sonra da imkanınız varsa eğer Starbucks'a gidebilirsiniz tabi bu size kalmış birşey Gloria Jean's de olabilir,bana uyar! :)) Röntgen view desek de olur:))

Ben sizin için bi Starbucks yakaladım ve bir de Benetton gidin takılın iyi eğlenceler size :))


Devamını okuyun...>>

Bir galatasaraylı olarak hoşlanmadıgım bir şeyden bahsediyim sizlere,bildiğiniz üzere 27 temmuz günü Metallica ülkemize konser vermek için geldi...iyi gelsinler bakalım gelmelerine birşey demiyorum sözüm konser için Ali Samiyen'e gidenlere hatta gidenleri de geçiyorum Ali Samiyen Stadının önünde saatlerce bekleyenlere...

Bugüne kadar cimbomuzun hangi maçına gittiniz ülenn hangi maçı için öyle saatlerce bilet kuyrugunda beklediniz(yeme içme,kalma vb. herşey dahil buna) hıı sorarım sizlere? Ama Metallica'ya gelince "14 saattir bekliyorum bi 36 saat daha bekle deseler beklerim abi walla" diyenleri görüyoruz... enteresan yaa:)) gidip de o kadar bekleyeceğim hee bi konser için(zaten bilet fiyatları kitlemiştir eminim)...

Ali Samiyen gibi manevi değere sahip bir stada (böyle diyorum çünkü ben kendimi bildim bileli yeni stad projesi var) ilk kez bir konser için gelenleri öylee çadır kurup bekleyenleri kınıyorum,bırakın metallicayı yaa gelin alın kombinenizi maçlara :)

Hayatında cimbom maçı izlememiş elemanlar nasıl da toplandılar Ali Samiyen'de :)

'Eski açık sarı desene' daha güzel olurdu heralde 'never cared for what they do Never cared for what they know And I know' demek yerine :))

not: Fanatik değilim Galatasaray'ın teknik direktörünün ismini dahi bilmiyorum :D

Devamını okuyun...>>

Selamlar, hepimizin de bildiği gibi NASA dünyadan sıkılmış kendine yeni maceralarla beraber evrenin gizemini de araştırıyor...Aşağıdaki fotograflar tamamiyle gerçek photoshop ürünü falan değil,ilk bakışta hade len sende diyebilirsiniz ama gerçek...
Nasıl mı?
1. Mekikler dünyaya dönüşte herhangi bir itici güç kullanmazlar. Planör mantığı ile iniş yaparlar. Dünyaya dönüş esnasında yalnızca bir kere iniş şansları vardır. Olmadı pas geçiyorum gibi bir lüksleri yoktur. Oldukça ağır olan bu aracı motor gücü kullanmadan indirebilmek için hem astronot, hem de çok çok başarılı bir savaş jeti pilotu olmak gerekir.Her yanı izolasyon amaçlı seramik tuğlalarla kaplı olan mekiğin bu şekilde iniyor olması akıllara zarar bir durumdur. Bu nedenle NASA mekikleri uçmayı becerebilen dünyadaki tek tuğla yapı olarak nitelendirir.


2. Pilotlar mekiği, atmosfere girdikten sonra, hava yoğunluğuna ve yüksekliğe göre hız kesme manevraları yaparak yörünge hızları olan saatte 22.000 km'den, çıplak gözle görülür hale geldikleri yükseklikte hızı yaklaşık 2500 km'ye kadar indiriler. Kademeli olarak önce 900 km'ye daha sonra iniş hızları olan 400 km civarına iner ve bir kerede piste teker koyarlar.

O nedenle yakıt problemi veya iniş takımları problemi var, havada beni bekleyen 747'nin üzerine ineyim diye bir durum söz konusu bile değildir. Bu duruma en fantastik hollywood filminde bile rastlayamazsınız.Rastlarsanız o filmin gerisini seyredip boşa vakit harcamayın.

Belki Tarantino düşünmüş olabilir, bilemem.

Kaliforniya'ya inmiş olan bir uzay mekiği, bir sonraki fırlatma için Florida'ya geri nasıl dönüyor? Cevap, taşıma aracıyla. NASA, sırtlarında uzay mekiği taşımak üzere elden geçirilmiş iki adet ticari Boeing 747 uçağı işletiyor. Resmi olarak mekik taşıma uçağı veya MTU olarak adlandırılan bu 747'ler, aslında ticari uçuşlar için üretilmiş, ancak NASA tarafından birkaç payanda, dengeleyiciler ve elektronik izleme tertibatı ile desteklenmiştir. Yaklaşık 70 metrelik uzunluğa sahip olan bu iki uçağın toplam kütlesi neredeyse 150.000 kilograma ulaşmaktadır. Yukarıdaki resimde, uzay mekiği Atlantis, Eylül 1988'de, NASA'nın Florida'da yer alan Kennedy Uzay Merkezi'ne geri götürülürken görülüyor.


Devamını okuyun...>>

Yeni bir sanat akımı doğmuş olsa gerek bakınsanıza adamlar bizim cocukken yazdıgımız "beni yıka" vb. yazıları,resimleri falan abartarak sanat haline dönüştürmez ama bunu bile yapabilmeleri gerçekten güzel ve insanı biraz da kötü etkiliyor en azından beni bkz: ben hiç bi hallttan çakmıyorum,adamlara bak vs. :))



















Devamını okuyun...>>

Bir arkadaşımdan genelde hep mail gelir bana etkileyici yazılar,fotograflar,videolar vs.lerin bulundugu mailler işte bilirsiniz bir tanesini paylaşmak istedim..Gerçekten etkileyici ;)


SON İSTEĞİN NEDİR MAHKÛM?15 kişiyi yakarak katletmekten elektrikli sandalye cezası verilen bir mahkûmun infaz günü gelmişti. İki görevli onu sandalyeye götürüyordu. Elleri kelepçeliydi. Kelepçeler sadece mahkûmun elini değil, hayatını da sımsıkıya bağlar. Bu mahkûmda aynen öyle bir durumdaydı. Sandalyeye getirip oturttular. Kelepçeleri çözdüler. Sandalyenin olduğu oda loştu. Görevliler net olarak seçilmese de, mahkûmun olduğu sandalye aydınlıktı. Görevliler birbirlerine bakarak vaktin geldiğini ifade eden bir edayla bakıştılar. Adetten bir soru soracaklardı." Son isteğin nedir mahkûm?"Mahkûm, hafif gülümseyerek bir sigara istedi. Son isteği bir sigaraydı. Odadaki bir görevli dışarı sigara almaya gitti. Döndüğünde mahkûm da hala aynı yüz ifadesi vardı. Sigarayı uzattılar. Mahkûm sigarayı eline aldı ve parmakları etrafında bir tur attırdı. Sigarayı ağzına götürürken duraksadı " Bu sigarayı bir hayat olarak düşünelim" dedi ve gülümsedi. Ağzına götürdü. Görevlilerden biri çakmakla sigarayı yakmak istedi ama mahkûm elini tuttu engelledi. " Birinci kural, hayatını kesinlikle başkasına yaktırmayacaksın. Hayatta her işi kendin yapacaksın " dedi mahkûm ve görevlinin elinden çakmağı aldı, kendi yaktı. Görevliler şaşırdılar ama karşı koymadılar. Sigarasını içmeye başlamıştı ve bir anda tekrar konuşmaya başladı. " Daha demin sigarayı hayat olarak göstermiştik. Hayatımızı ne olursa olsun kendimiz yakalım, kendimiz tutuşturalım ve kendimiz söndürelim." Dedi. Görevliler dikkatle dinlemeye devam ettiler. " Şimdi de sigarayı, öldürdüğüm insanların hayatı olarak görelim. Hayatlarını yaktım, hepsini tutuşturdum aynı sigara gibi, ve hepsini söndürdüm aynı sigara gibi…" Görevliler hafif ürkmüştür. Mahkûm arada sırada öksürmektedir. Sigarayı içmekte güçlük çekiyordur. " İkinci kural, kimsenin hayatına karışmayacaksın. Ben karıştım ve sonum burası gördüğünüz gibi" Zaman akıp geçmektedir. Mahkûmun sigarası da bitmeye başlamıştır. " Üçüncü kural, sigara bir hayat ise dibini göreceksin. Aynen ben şimdi hayatımın dibini göreceğim gibi". Görevliler artık zamanın geldiğini söylerler. Ve mahkûmun ellerini elektrikli sandalyeye bağlarlar. Mahkûmun kafasına ve kollarına kablolar takılır. Ve başlayın işareti verilir. Mahkûm son kez ağzını açar " Dördüncü kural, bilmediğiniz şeyi yapmayacaksınız"Görevliler, işareti verir ve infaz gerçekleşir. Mahkûm can verir. Kurallarıyla birlikte hayata gözlerini yumar.



—2 sene önce-O gün yine işine geç saatte gelmişti. Evi işyerine uzaktı. Bu yüzden işe gitmeye çok zorlanıyordu. Tüp fabrikasında çalışıyordu. Tüpleri kalite kontrol yapıyordu. Az para alıyordu ama geçinimini sağlıyordu. İş yerine geldiğinde hemen işinin başına geçti. Onun dışında 14 kişi daha kalite kontrolde çalışıyordu. Yan yana iş yapmaktaydılar. 5 saniyede bir eline bir tüp geliyordu. Test edip damgalıyordu. Telefonu çaldı. Evinden arıyorlardı. Açtı konuştu. Acilen hemen tüpü bırakarak çıktı. Hemen oradan bir çırağı çağırdı. " 5 dk benim yerime tüpleri kontrol et. Ve sakın sigara içme" Dedi ve çıktı. Çırak tüplerin başına geçti. Bu konuda bir bilgisi yoktu. Diğer kişilere bakıp o da aynı şeyi yapmaya çalışıyordu. Bilmediği bir işti. Gelen tüplerden biri hafif şişikti. Gaz sıkışması vardı. Çırak bu tüpe de geçerli damgası vurdu. Diğerlerinin yanına bıraktı. 5-6 tüpü de aynı bu şekilde diğer gazı sıkışmış tüpün yanına yolladı. O tüp arada sıkıştı. "Tıs" diye bir ses duyuldu. Ve korkunç bir patlama gerçekleşti. İçerdeki 14 görevli ve çırak yanarak feci şekilde can verdi. O sırada iş yerinden çıkan adam işe dönmüştü. Alevleri görünce şoka uğradı. Acil işi ise komşusunun kalp krizi geçirmesiydi. Karısı misafirlikteyken kriz başlamıştı. Ve karısı haber vermişti. O da koşup acilen bakmıştı. Geldiğinde arkadaşlarının yanarak can verdiğini gördü. Polisler sorgu üzerine adamı götürdüler. Mahkemede adam 15 kişiyi öldürmekten suçlu bulundu. Savunmasını gerçekleştiremedi. Çünkü o uğradı şokla aklı zarar görmüştü. "15 kişiyi yakarak katletmekten elektrikli sandalye cezası verilmiştir" dedi hakim. Ve mahkeme dağıtıldı. Polisler, alev alev yanan işyerinden izmarit külleri bulmuştu. Sigaradan çıkabileceği şüphesi de uyandı. Fakat tüpün başka şekilde patlatıldığı ortaya çıktı. Tek bir şey kalmıştı, o da adam tarafından kundaklatıldığı oldu. Hastane raporlarında mahkumun şu ana dek sigara kullanmadığı bildirilmişti. Ama kanıtlar adamın kurtulmasını sağlayamadı. Eğer mahkûm çırağa sigara içme demese belki de raporlarda sigaradan patladığı anlaşılacak ve suç çırağın olacaktı. Mahkûm başkasının işine karışmıştı. Ve çırağa işi devretmemeliydi. Çünkü çırak işi bilmiyordu. Bilmediğin işi yapmayacaksın. Ve her zaman kendi işini kendin yapacaksın…


Devamını okuyun...>>

Vakit gazetesinin bulmaca ekindeki çengel bulmacaya ABD konsoloslugu önünde görevini yaparken şehit olan 3 polisimizin fotografını koymuş ve çengel bulmacanın sonunda çıkan şifrede ise yazan şey bir hayli ilginç, ki asıl ilginç olan şey neden bulmacada böyle bir şey yaptıkları olsa da yine de işin son kısmı daha ilginç şifreyle birlikte verilmeye çalışılan mesaj: Gavurlar için değer miydi? ...


Vakit ya da benzeri tür gazetelerin(dini kesimlere hitap eden ya da öyle sanılan) insanlara din-islam dersi vermeye kalkıp da kendilerinin de dinlerinden bihaber oldukları ise ortada,neden böyle söylüyorum çünkü din Allah'la kul arasındadır ve kimsenin kimseye zorlama hakkı yoktur insanların kendi dinlerini seçmekte,dini vecibelerini yerine getirmekte özgürlükleri vardır ve kısacası islam dini hoşgörü dinidir...

Peygamber efendimiz gayri müslim insanlara böyle hoşgörüsüz bir şekilde davranmamıştır ve insan ayrımı yapmamıştır hiçbir zaman...Sorasım geliyor ozaman siz kimdensiniz diye bu insanlara?

kaynak :vatan gazetesi link : http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Vakitin_bulmaca_rezilligi_189942_11&Newsid=189942
Devamını okuyun...>>